Latife Tekin – Unutma Bahçesi

Merhaba, burası Unutma Bahçesi, en çok unutmak istediğiniz şey nedir? .  


Bomboş unutabilsek, unutmadan yanayım ben… Ama unuttukça insanın anıları çoğalıyor.

“Unutarak hafiflediğimiz söylenemez o zaman, yani uçulmuyor öyle unutarak, kuşlar gibi.”

“Doğru, kuşlar gibi uçulmaz, balıklar gibi uçulur, anıların derinliklerinde.”

“Unutamayacağınız bir şey görüp unutmak isterseniz bir hikaye başlıyor.”

“Uğuldasın unutma rüzgarı…Yoksa, yaşadığım her şeyle nasıl var olabilirim ki, kaldıramam ağırlığını sessizliğinin. Anlayabilsem, geleceğe doğru mu esiyor…”

“Anılarımızın da anıları oluyor, o zaman unutmak zorlaşıyor onları.”

“Dünyada kuşlar olmasaydı göğe nasıl bakardık bunu hiç bilmiyoruz…”

“Doğada insanı düşlere sürükleyen bir ikizlik durumu vardır. Aynı şeyin büyüğü, küçüğü, bitkisi, hayvanı, insanı… Bir yerlerde dünyanın ikizi uçuyor olmalı, doğa bana bunu söylüyor, kendisinin bir ikizi olduğunu…”

“Her şeyden önce ortaklaşa sürdürmeye çalıştığımız hayatın anlamı, bir şeyleri unutma amacıyla bir araya toplanmış insanlar olmamızdan ileri geliyor. Bize bu imkanı sunan kişi de Şeref. Ne zaman gerçekleşir bilemem, Şeref’in düşüncesi bu bahçede bir Unutma Enstitüsü kurmak… Enstitünün yeri hazır, planları çizilmiş durumda. Su kulesinin az altında, bir ucundan denizin göründüğü, vadiye bakan açıklık bir alan var, yeri orası…”

“Geçmiş zaman içinde kimi şeyler olmuş, unutmuşsunuz… Sonra birden onları unuttuğunuz aklınıza geliyor. Daha sonra da onları unuttuğunuzu hatırladığınız… Şeref buna, unutma yankısı diyormuş.”

“Unutacağımız hiçbir şey kalmayana dek her şeyi unutabilsek tanrıyla karşılaşacağız ama oraya kadar unutmayı beceremiyoruz bir türlü.”

UNUTMAK: İnsan her gün gördüğü yüzler arasından bir yüzü seçip unutmak isterse, bir varlığın, içine işleyen duygusundan sıyrılmaya çalışırsa başarısızlığa uğrar, o yüzü ve o varlığı çevreleyen her şeyi, sesinin ulaştığı, titreştiği genişliği, bakışlarının derinliğini, gezip dolaştığı yerleri, gidebileceği uzaklıkları, sığdığı ve taştığı her şeyi unutması gerekir.Unutmak, insan için, bütün bir zamanı unutmakla olanaklıdır. Bir bakışı unutmak istediğimizde, büyük bir yitimi göze almak zorundayız. Ancak böyle bir yitimin neden olacağı yıkımın altından kalkabilirse, insanın yeni bir yaşamı olabilir, ve insan bu yeni yaşamına derin bir bilgiyle, kaybın bilgisiyle sahip olur. “

“Sesi de, bakışları da, yürüyüşü de güvercin olmuş bir adamdı.”

ANIMSAMAK: Nasıl bir şeyi onu çevreleyen her şeyle birlikte unutuyorsak anımsamak da böyledir… Bir anının ışığı, başka bir anıyı aydınlatıyor ve bu aydınlık bölge, bir leke biçiminde zamanın içine yayılıp genişliyor, bir sözcük, titreşimiyle başka bir sözcüğü harekete geçiriyor. Birbirine bağlı metal parçaların, bir dokunuşla tınlamaya başlaması gibi. Anımsama, bir an için geri dönmek değildir, kendimizi, geçmişte elinden sıyrıldığımız ölümün kucağında bulmamız demektir; bir şey unuttuğumuzda değil, bir şey anımsadığımızda ölüm aklımıza gelir, çünkü anılarımız, ölümün de anıları…”

… Şeref ona, “Sahiplenilemez evler yap,” demiş, “unutmaya eğilimli insanlar için, içinde sonsuz bir ferahlıkla yaşanacak…”

“Kimileri, hep ışıyacak gölgelerini bırakıyor bize.”

“Havalandıklarında ağaçlar kanatlanıyormuş gibi oluyor burada, “

“Elinden geleni yaptın da, unutma dükkanı açtığını sanıyorlar Şeref, unutma almaya geliyorlar buraya

“Eskiden ne olduğumuzu yeni bir hayatın içinde unutmaya çabalıyoruz. Kimliklerimizden sıyrılıp burada gözlerimiz açık rüyaya daldık, hepimiz yeni bir gündüz rüyası görmek istiyoruz”

“Yaza unutma mevsimi diyorum ben… Kışa anımsama…”

“…Zamanın tuhaf bir adaleti var sanki. Eski defterleri karıştırıp geçmişi anımsamak bugünü unutmamızı sağlıyor.”

“Unuttuğumuz şeyler kendi kendilerine yaşayıp gidiyor…”

…toplumların unutma gücüyle, yaratıcılığı arasında bir ilişki olduğuna da inanıyormuş,

‘su ışıltısı gibi incecik bir bakış’

“Modern güvenlik sistemleri de bir çeşit korkuluk mudur örneğin… Ben hep korkuluk gördüğümde acınası basitlikte malzemeler kullanılarak yaratılmış bir şeyle karşı karşıya olduğum duygusuna kapılırım.”

“Belleğin ta kendisi olduğunda kişi, ne unutmak vardır, ne de unutmamak”

“Bir mucizedir olan: bir an, şimdi burada, şimdi geçip gitmiş, önceden bir hiç, sonradan bir hiç, yine de hayalet olarak geri gelir ve sonraki bir ânın huzurunu bozar. Sürekli zaman rulosundan bir yaprak kopar, dışarı düşer, uçuşup gider -ve birden uçuşup geri gelir, insanın kucağına düşer. O zaman insan, anımsıyorum, der.”

‘şimdinin içine gömülü olmak’

‘kendi kendini değillemekle ve yitip bitirmekle, kendi kendini çelmekle beslenerek yaşayan bir şey’

“kuşlara bakarken kalbimin niye çarptığını öğretin”

, yıldızların çokluğu düşüncelerimi siliyor.

1 Comments

Yorum bırakın